Dedikodu ruhu yaralıyor

Dedikodu ruhu yaralıyor
Dedikodu ruhu yaralıyor

Dedikodu, hakkında konuşulan kişinin hayatında derin yaralar açabiliyor, lekesi kolay kolay silinmiyor. Ancak dedikodu yapan da aslında kendi yaralı hayatındaki huzursuzluk ve yalnızlık nedeniyle dedikoduyu meslek haline getiriyor.

Bir insanın hayatı boyunca ‘Ben asla yapmadım’ diyemeyeceği şeylerden biri de dedikodu… Hele de canınızı sıkan biri varsa onun hakkında iki lafın belini kırmak ne kadar da rahatlatıcı değil mi? Ancak en masum sanılanı bile can yakabilen, hem konuşanın hem konuşulanın celladı olabilen dedikodudan uzak durmak gerekiyor. Bizimki gibi geleneksel toplumlarda sakınmak ne kadar zor olsa da hem kafanız hem vicdanınız rahat olsun hem de kimsenin üstüne vazife olmayan bilgiler nedeniyle canınız yanmasın istiyorsanız dedikoduya başlamadan önce bir kez daha düşünün.

Dedikodu ağır bir silah

Dedikoducu bunu kullanmaya alışıyor ve kullanımdan yarar sağlıyor. Bazı kişiler de dedikoducunun bunu yapmasına imkan sağlıyor. Ancak bu silahın bir gün sizi de vuracağını unutmamanız gerekiyor.

Uzman Psikolog Alanur Özalp, batılı ülkelerde dedikodu yapan kişi ayıplanır ve dışlanırken geleneksel toplumlarda her zaman değer gördüğünü belirterek şunları söylüyor:

“Bizim gibi toplumlar için dedikodu; tıpkı fal bakmak gibi, vazgeçilmez ve çok keyif alınan bir durum. Üstelik dedikodu yapan kişi kendini çok değerli hissediyor. Herkes onun ne anlatacağını merak ediyor, o da ‘en değerli mallar bende, bana güzel ikramlarda bulunursanız, yakın ilgi gösterirseniz bunları size veririm’ havasında davranıyor. İnsanlar da bu bilgilere çok meraklı olduğu için dedikoducular her yere davet ediliyor, en güzel yerlere oturtuluyor, hep el üstünde tutuluyor. Kim ne giymiş, nereye gitmiş, kimle gitmiş, hamile miymiş, kim benim hakkımda ne söylemiş gibi sorular art arda geliyor. Bazı insanlar ise yayılmasını istedikleri bilgileri bu kişileri kullanarak duyuruyor. Örneğin oğlunun düğününü çok lüks bir otelde yapacak olan kişi, dedikoducuyu çağırıp bu bilgiyi ona aktarıyor ve kısa sürede herkes bu haberi duyuyor.”

Mesleği dedikoducu olanlar

İnsanların bu çok merak ettiği bilgileri öğrenmek için özel çaba harcayan kişiler olduğunu belirten Uzman Psikolog Özalp, “Bu kişiler için dedikoduculuk tıpkı bir meslek gibi… Bilgi toplamak için özel olarak çalışıyorlar. Örneğin sizin kesinlikle vermek istemediğimiz bir bilgiyi sizden öyle bir ustalıkla alıyorlar ki siz daha ne dediğinizi bile anlamadan o bilgi çoktan yayılmış oluyor” diyor. Bu kişiler genellikle hayatta bir meşgalesi olmayan, belli özellikleri ile kendini ispatlayamamış, huzursuz, aile-arkadaş-iş ilişkilerinde mutsuz olan, ailede olumsuz etkiler altında kalan hatta istenmeyen çocuk olduğunu hisseden insanların arasından çıkıyor. Bu kişiler kendilerini dedikodu sayesinde güçlü, akıllı, aranan kişi pozisyonuna çıkartıyorlar.

Uzman Psikolog Özalp, “Dedikodu bir başkasına zarar vermek mantığı içinde yapılıyor. Bu kişi çevresine güvenmediği, inanmadığı için zarar verme isteği duyuyor. Bilgi aktardığı kişilere ‘Ben bunu sizin iyiliğiniz için yapıyorum’ dese de aslında dedikoduyu diğer insanları yaralamak için bir silah olarak kullanıyor. Kendi hakkıyla, bileğinin gücüyle değil, böyle bir kolaycılıkla kabul görmek istiyor. Bu insanlar çevreleri tarafından kabul görmeye başladıklarında, eş ve arkadaş ilişkisi kurmaya başladıklarında ise dedikoduyu azaltıyorlar” diyor. Bu tespit, dedikodu yapmasından rahatsız olduğunuz yakınlarınıza yardım eli uzatabileceğiniz gerçeğini de ortaya koyuyor.

Kopyala yapıştır dedikodular

Uzman Psikolog Alanur Özalp, dedikodunun sadece birbirini tanıyan insanlar arasında sınırlı kalmadığı, özellikle gelişen teknoloji ile birlikte internet üzerinden özellikle ünlüler hakkında dedikodu yapmanın çok yaygın olduğunu belirtiyor.

Gün içinde Twitter’daki gönderileri takip ettiğinde birçok ünlü isim hakkında aslında hiç kimseyi ilgilendirmeyen bilgilere rastladığını söyleyen Özalp, “Bugün ortaokul ve lise çağındaki çocukların ders içeriklerinde mutlaka bilmeleri gereken çok önemli konuları bilmediklerini ancak örneğin ünlü bir şarkıcının sevgilisinin ne iş yaptığından annesinin kim olduğuna kadar birçok gereksiz bilgiyi akıllarında tuttuklarını görüyorum. Bu tür bilgileri taşıyan kişiler çok popüler oluyor, herkes ona imreniyor. Bu konularla ilgilenmeyen çocuklar ise sıkıcı olarak nitelendiriliyor. Hatta bazı çocuklar sırf üzerlerine sıkıcı etiketi yapışmasın diye özel olarak bilgi toplamaya başlıyor. Çocuklar kendi aralarında dedikodu yarışı yapıyorlar” diyor.

Özalp, internet üzerinde iki kişi arasında kaldığı düşünülen yazışmaların da kopyala-yapıştır yolu ile üçüncü kişilere yayıldığını, bunun da bir tür dedikodu olduğunun altını çiziyor.

Dedikoduculuk bir yerden sonra yalancılık, sahtekarlık hatta dolandırıcılığa kadar gidebiliyor. Bir dedikodu bazen cinayet nedeni bile olabiliyor.

Erkekler daha acımasız

Kadınların daha çok dedikodu yaptığı düşünülse de aslında temel fark cinslerin konu seçiminde yatıyor. Erkekler daha çok cinsel konulardan, kadınlardan ve iş hayatından konuşmayı, önce kendileri hakkında gerçek olmayan bilgilerin yayılmasını sağlayıp karşı tarafı tahrik etmeyi seviyor. Örneğin bir erkek yaşamadığı bir cinsel ilişkiyi ya da eski işyerinden ayrılmaması için çok çaba harcandığını, özellikle bu hikayeleri yayacak kişilere anlatıyor ve böylece diğer insanların gözünde puan kazanmayı amaçlıyor.

Cinsel içerikli dedikodularda erkeklerin en fazla başvurduğu yollardan biri de rakiplerinin cinsel performansı ya da cinsel tercihleri hakkında asılsız bilgiler aktarmak oluyor.

Kadınla erkek arasındaki en temel fark ise şu; bazı erkekler işten atılmaya dahi neden olabilecek ölümcül dedikodular yapmaktan kaçınmazken kadınlar genellikle bu kadar acımasız davranamıyor.

Yaprak Çetinkaya

SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır. Lütfen bütün alanları doldurun.