Hem rahat, hem şık, hem de özgün

Biliyorsunuz, paket de içindeki kadar önemlidir. Gardırobunuz, kimliğinizin aynası gibidir. Kendinize ait bir stil yaratmalısınız.

Önce vücudunuzu inceleyin, sonra da saçlarınızın, gözlerinizin, cildinizin renklerini. Kendinizi tanıyın. Çok beğendiğiniz ve daha az beğendiğiniz yanlarınızı saptayın. Sonra da kişiliğinizi yansıtırken beğendiğiniz yanlarınızı ortaya koyan bir STİL edinin.

Dikkat ederseniz yaşı kaç olursa olsun, “ne hoş,” diye hayranlık duyulan kadınların bir giyim stili var. Kişilikleriyle uyumlu ve kendine yakışanı bulmuşluğun rahatlığı içinde…

Kimi genç kız romantik giysiler, kimisiyse spor giysiler içinde kişiliğini yansıtır. Romantik derken danteller içinde gezinen veya spor derken ayağından asker botları çıkarmayan demek istemiyorum tabii ki. Romantik tip, kazağının üstüne bağladığı dantel bir yakayla; sportif tipse boynuna attığı ekose erkek atkısıyla tipine yakışanı bulmuş ve stilini yaratma yolunda ilk adımları atmaya başlamış demektir.

Önce rahatlık
Stil arayışı içinde sizlere yardımcı olacak bir gösterge de, duyduğunuz rahatlıktır. Kendinizi en rahat, en güzel hissettiğiniz tarz ve giysiler sizin stilinizdir diyebiliriz. Beğenmediğiniz, rahat edemediğiniz, abartılı bulduğunuz giysileri zaten taşıyamayacaksınız. Sevdiğiniz, “Hah, işte bu,” dediğinizi iyi taşıyacaksınız ve bu da stilinizi sağlayacak ipuçlarından biridir.

Stilinizi bulmanızda yardımcı olacak diğer öğeler bol bol moda dergilerine göz gezdirmek, renk uyumuna dikkat etmek, orantıları gözden kaçırmamak (etekler uzadıkça topuklar alçalır gibi) vitrinlere bakmak ama bilinçli bakmak, kendi tipinizi düşünerek, kendinizi o kıyafetin içinde düşünerek bakmak; gittiğiniz yerlerde etrafınıza bakmak, neler giymişler diye dikkat etmek, beğendiğiniz bir giysi varsa bunu aklınıza not etmek…

Şıklık parayla olmaz
Dünyanın en şık kadını olarak bilinen Fransız kadınlarının aslında oldukça az masraf yaparak şık olduklarını biliyor muydunuz?

Onlarla ilgili bir yazı dizisi okumuştum. Bir Amerikalı kadın gazeteci, belki ilginç bir yazı çıkar, düşüncesiyle Paris’e gidiyor. Ve orada gördüklerini anlatıyor. Gazeteci ilk olarak sokak kahvelerinden birine oturuyor ve gelip geçen ve kahvede oturan Fransız kadınlarını inceliyor. Yazısının sonunda kafasındaki, daha doğrusu hayal ettiği pahalı şıklığı göremediğini, izlediği kadınların hepsinin sade ve abartısız kıyafetler içinde olduklarını, buna karşın tam olarak anlatamadığı, anlayamadığı bir şıklık, bir başkalık içinde olduklarını, hepsinin ayrı ayrı stili olduğunu fark ettiğini yazıyor.

“Onlar da kot pantolon, onlar da spor beyaz gömlekler, onlar da düz ayakkabılar giymişlerdi ama bizimkilerden çok başkaydılar. Aynı giysiler içinde şıktılar, havalıydılar,” diyor ve Fransız kızlara sorular yöneltiyor. Bir tanesi, onlarda moda anlayışının çok küçük yaşlarda gelişmeye başlamasının bunda büyük rol oynadığını söylüyor: “Paris’te herkes modaya ilgi duyuyor. Defileler, vitrinlerimiz de birer eğitim yeri. Hangi renkle hangi renk uyum sağlar; renk tonlarıyla nasıl oynayabiliriz… İşte bu kuralları estetik açıdan öğrenerek büyüdüğümüzden, şimdi seçerken seçimleri daha isabetli oluyor.”

SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır. Lütfen bütün alanları doldurun.