Sevgiliyle aynı evi paylaşmak

Aynı eve taşınmak, öğreticiliği, ekonomikliği ve beraberliğe getirdiği güven açısından olumlu. Ama aile ve çevre baskısının yanı sıra ilişkiye dair pek çok riski de beraberinde getiriyor.

Patlamış mısır filmlerinin önde gidenlerinden Bridget Jones’un Günlüğü, afişlerindeki sansürsüz, nikâhsız ibareleriyle tanıtıldı. Medeni Kanun’daki son değişiklikler artık nikâhın biz Türkiyeli kadınların da hayatında, en azından hukuki anlamda aşılmazlık oluşturmadığını gösterdi. Artık “evlilik dışı” çocuklar da, “evlilik” sonucu doğan çocuklarla aynı haklara sahip. En azından babalar, her koşulda çocuklardan sorumlu.

Türkiye’deki toplumsal gelişim kent yaşamının gerektirdiği evrimleri geçiriyor. Özellikle üniversite çağında büyük kentlere gelen ve aileden uzak yaşayan birçok insan, evlilik öncesi birlikte oturmak gibi seçeneklere sahip. Aileler bu konuda hoş görüsüzlüklerini sürdürseler, gelenekler, ev sahipleri, arkadaş çevreleri tepki duysalar da, biraz gizli kapaklı da olsa, evlilik olmazsızın birlikte yaşamayı seçen çiftlerin sayısı hızla artıyor.

Kadınlar ekonomik olarak özgürleştikçe, bazı konularda daha gözü pek olabiliyorlar. Ama aynı evi paylaşmak, evlilik olsa da olmasa da her zaman önceden iyice düşünülmesi gereken bir hamle. Kaldı ki evlilikteki pürüzler konusunda daha fazla çevre yardımı ve desteği alabiliyorsunuz, karşınıza bir dolu model çıkabiliyor ama Türkiyeli kadınlar evlilik olmadan birlikte yaşamak konusunda alabildiğine yalnız, henüz.

Öncelikle çevreden gelecek tepkilere hazır olmak gerekiyor ki, bu konuyu hayatınızdaki erkeğin anlaması zor. Size destek verebilir, moralinizi düzeltebilir ama baskı baskıdır ve siz bununla gelecekte de daima tek başına yüzleşmek durumunda kalırsınız.

Bir öteki uçurum kenarı da birlikte yaşamanı getirdikleri. Onu her an görmeye hazır mısınız? Kadın, teferruatlıdır. Dişinizi fırçalarken, banyonun kapısını aralık bırakmış olabilirsiniz, kadın arkadaşlarınızla telefonda muhabbet ederken o da oturma odasında gazete okumaya çalışıyor olabilir, epilasyon cihazınızın bulunduğu çekmece iyi kapanmıyordur, yorgun argın işten geldiğiniz bazı gecelerde horluyor bile olabilirsiniz. İnsanlık hali, hatta daha çok kadınlık hali diyebileceğiniz birçok durumda, kişisel alanınızı bir başkasıyla paylaşmaya hazır mısınız?

Aynı evde yaşamak, haftanın bazı gecelerinde banyonuzu yaptıktan sonra en şık giysilerinizi giyip dışarı çıkmaya hiç benzemeyecektir.

Ev denilen alanın sizin için ne anlama geldiğini düşünün

Bir ev kuşu musunuz? Ev sizin sığınağınız mı? Yoksa akşamları uyumayı tercih ettiğiniz yerlerden biri mi ev? Eviniz için ne kadar sıklıkla alışveriş yapıyorsunuz? Duvarlara resim, poster vs. asan biri misiniz? Yoksa evinizi bir arkadaşınız ya da aileniz mi hazırladı?

Sevgilinizle aynı evi paylaşma kararını vermeden öncelikle bunu düşünmelisiniz. Annenizin çocukken odanızı düzenlediğini anımsayın, sabah çalışma masasına bıraktığınız kokulu kalemi okuldan dönünce yine masanın üzerinde mi bulmak isterdiniz? Yoksa kalemliğe yerleştirilmiş olmasına memnun mu olurdunuz?

Ev içinde hareket alanınızı düşünün

Çok fazla özel eşyanız var mı? Sevgilinizin tüy sarartıcı kullandığınızı, günlük yazdığınızı, PC’nizdeki mail programında bütün gelen mailleri sakladığınızı bilmesini ister misiniz? Ya da ICQ geçmişinizi okumasını?

Sadece size ait bir evde oturuyorsanız, kendinize ait bir odanın kutsiyetine inanıyorsanız; bir başkasının, her kim olursa olsun bir başkasının bu alanlara girmesi sizi rahatsız edebilir. Gizliniz, saklınız yoktur. Ama bir sevgiliyle paylaşmak istemediğiniz yönleriniz olabilir.

Ev hayatıyla ilgili takıntılarınız var mı?

Aşırı titiz misiniz? Buzdolabının üzerine bırakılan elma çöpleri, saksıdaki sigara izmaritleri, küvetin önündeki köpükler size cinnet geçirtebilir mi? O, çok dağınık ve siz onunla ayrı yaşarken bu pek de rahatsız edici değil. Ama işte, mutlu ilişkinin sonu: Siz gardıroba tıkılmış gömleklerine, yere bıraktığı torbalara sinir oluyorsunuz.

Ya da tam tersi; siz dağınıksınız, o aşırı titiz.

Kavga sesleri sokağı çınlatıyor.

Otorite kim? Akşam yemeği saat dokuzda yensin, kimse ayaküstü atıştırma olayına girmesin mi istersiniz?

Bir insanla birlikte yaşamak, ev hayatıyla ilgili takıntılardan biraz olsun kurtulmayı gerektirir. Hiç kimsenin kuralı bir ötekininkiyle yüzde yüz uyuşmaz.

Kaçacak delik

Belki de şu an için yalnızlığa ihtiyacınız var. Kendi başınıza internette gezinmek, üzerinizde sadece bir tişört, ayaklarınızı uzatıp kanepede kitap okumak istiyorsunuz. Ama o, sıkılıyor ve ilgi istiyor. Kaçacak alanınız yok.

Tartıştınız. Çünkü onu işyerindeki bir arkadaşından çok kıskanıyorsunuz. Kadın evi bile olmadık saatlerde arıyor. Üzgünsünüz ve biraz kapris, biraz naz yapmak istiyorsunuz. Ama siz yatak odasında gözlerinizi tavana dikmiş uzanırken, o televizyonda spor haberlerine bakıyor. Fiziksel mesafe on metre.

Ailelerden biri ziyarete geliyor. Evet, gelen, onun başka bir kentte oturan geveze erkek kardeşi. Ama onunla hiç anlaşamıyorsunuz. Orası kimin evi? Sizin de yetiştirmeniz gereken bir proje var. Sakin ortam, huzur, iyi elektrik. Bunları sağlamak her zaman kolay olur mu?

Ya arkadaşlar? Arkadaş profiliniz aynı mı? Onunkiler çok şamatacı, sizinkiler soğuk veya utangaç insanlar mı? En sevdiğiniz erkek dostunuzu kıskandığı için, size uğramasını bile problem mi yapıyor?

Evli evine

İki insanın birbirini tanımasının en iyi yollarından biri dört duvar arasında baş başa kalmalarıdır. Birlikte oturmanın öğreticiliği ise pek çok uzman tarafından açıklandı. Jill Fraser sevgililerin tatil sürelerinde konaklama mekanlarında geçirebilecekleri zamanla, aynı evde monotonluk içinde geçirdikleri zamanın birbirinden çok farklı olduğunun da üzerinde durur. Fraser’a göre, sağlam bir ilişki, kadının evde yırtık çoraplarıyla, erkeğin de bel lastiği gevşemiş şortuyla gezinmesiyle başlar. Daha öncekiler, flört dönemidir. “Gerçekler” yüzünde yastık iziyle kahvaltı sofrasına oturduğunda bile birbirini çekici bulan iki insanın arasında yaşanır.

Aynı eve taşınmak, öğreticiliği, ekonomikliği ve beraberliğe getirdiği güven konuları açısından olumlu. Ama insanların her türlü yönünü, günlük beslenme, temizlik gibi alışkanlıklarını ortaya çıkardığı için yıkıcı sonuçlar verebiliyor. Belki de henüz erken.

Risk almak isterseniz ve sonu neyse ortaya hemen çıksın derseniz, fazla düşünmeye gerek yok. Yerleşin, gitsin.

Yok temkinli olmak ve flört süresini biraz daha şu kafe senin, bu sinema benim geçirmek istiyorsanız, biraz daha ölçüp biçin.

Sevgilisiyle aynı evde oturmak isteyen kadınlara öneriler

– Çevreniz ve ailenizin bu duruma nasıl yaklaşacağını iyi çözümleyin.

– Oturacağınız semtin neresi olduğuna dikkat edin. Toplumsal çevre ilişkinizin seyrini etkiler. Büyük siteler, sağlıklı kentleşmiş alanlar, büyük üniversite kampüslerine yakın alanlar (Örneğin İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi çevresi), eğitim düzeyi yüksek insanların barındığı yerleri tercih edin.

– Sevgilinizin evine taşınmaktan kaçının. Onu da kendi evinize yerleştirmeyin. Ortak alanınızı birlikte seçin. Ortak bir ev bulun.

– Ne kendi ailenize, ne onun ailesine yakın bir yerde oturun. Çat kapı ziyaretlerde bulunacak arkadaşlara karşı da temkinli davranın. İkili hayat olmadık anlarda kesintiye uğramamalı.

– Geniş evleri tercih edin. İlk zamanlar evde başınızı dinleyeceğiniz ayrı bir oda olması her zaman iyidir.

– Mümkünse iki ev telefonu alın. Biriniz internette rahat gezerken, diğeriniz arkadaşlarıyla saatlerce muhabbet edebilsin.

– Paralel telefondan kaçının. Şüphe insanı bazen istemediği halde ahize kaldırmaya itebilir.

– Kendinize zaman ayırmayı ihmal etmeyin. Temizliğe, yemeğe kendinizi adamayın. Hiç bir erişkine bakmak zorunluluğunuz yok.

– Eski sevgililer, eski eşler, eski eşlerden çocuklar gibi hassas konuları iyice ölçüp biçin. Sabrınızı ve kıskançlık sınırınızı iyice gözden geçirin.

– Geniş olmaya çalışın. Acelecilik ilişkileri yıkar. Kararlı adımlar hayat kurtarır.

SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır. Lütfen bütün alanları doldurun.